BİRD BOX
Netflix'in yeni yapımlarından biri olan Bird Box son zamanlarda adını sıkça duyurmaya başladı. Filmin konusu kısa sürede izleyiciye geçiyor fakat ilk 30 dakikanın yarattığı büyüleyici hava bir süre sonra yerini sıkıcı bir atmosfere bırakıyor. Finali ise bir sonuca bağlanmadan havada kalıyor.
Filme puanım 4/10
SPOILER UYARISI!!!!!
Konusuna gelecek olursak film dünyaya bir anda salgın gibi yayılan bir canavarı (!) konu alıyor. Eğer ona bakarsanız çıldırıyorsunuz ve kendinizi öldürmeye çalışıyorsunuz. Bundan korunmanın tek yolu da sığınağınızı gün yüzü görmeyecek bir şekilde kapatmak ve dışarı çıkınca da gözlerinizi bağlayıp kör ebe oynamak. Tabi bir de bu canavar diye nitelendirdiğimiz arkadaşa bakıp adeta mest olan ve ''bunu herkes görmeli'' , ''bak sen de çok seveceksin çıkart hadi gözündekini'' şeklinde dolanan tipler. Havada kalan konulardan birisi de bu. Neden kendilerini öldürmüyorlar? Bu bağışıklık nasıl kazanılıyor? Hiçbir bilgi verilmiyor.
Her klasik salgın filminde bulunan muhabbet burada da vuku buluyor ve birbirinden bağımsız bir grup insan yoldan geçerken aynı eve sığınma gafletinde bulunuyor. Hepimizin bu sahneyi izledikten sonra farkedebileceği gibi bu grup birer birer yok oluyor. Hatta ilk ölen grup üyesi gözlüklü ve şişman bir afro-amerikan. Yani hiçbir klişeden kaçınılmamış ne varsa uygulamışlar.
Gruba bir süre sonra dahil olan hamile kadının - ana kahramanımız da hamile ne tesadüf- grubun felaketi olacağıysa çok bariz belli oluyor. Kapıya gecenin bir yarısı işportacı gibi gelen sığınmacıya kimseye sormadan kapıyı açıp ''yazık onu da alalım'' şeklinde bir tepkiyle ev ahalisinin sabrını ölçen bu ablamız her halta ağlamasından bıkan ev halkını ikna ediyor. Veteran yan komşu hariç. Elinde tüfeğiyle oradan oraya dolaşıp millete sataşan bu abimizin tek zaafı bir şişe viski. İçki yoksa her an yargı dağıtmaya hazır bir şekilde bekliyor. ''Ne idüğü belirsiz bu adamı buraya neden alıyoruz'' dediği için bayıltılıp garaja fırlatılıyor. Lakin bilinmelidir ki hangi filmde huysuz bir ihtiyar vardır , onun sözü dinlenmelidir.
Sonuçta yine olanlar oluyor ve iki hamile de aynı anda doğurmaya karar veriyor - ne tesadüf vol.2 -. Bu arada da işportacı kılıklı canavara (!) bağışıklığı olduğu ortaya çıkan abimiz bu durumu fırsat biliyor ve bulduğunu indiriyor. Huysuz ihtiyar bir şekilde ortaya çıkıyor ve son kez yargı dağıtmaya çalışıyor. Son kez diyorum çünkü yine nefret ettirilmeye çalışılan bir karakter kahramanca ölüyor. Grubun geri kalanını ana karaktere en başından beri yürüyen Tom isimli karakter kurtarıyor - geri kalan derken 2 çocuk bir de ana karakter - .
Ardından 5 yıl boyunca mutlu mesut bir aile yaşantısı sürmeyi başaran bu grup başlarına gelen son felaketten aile babası Tom'un kendini feda etmesiyle kurtuluyor. Ardından yanıbaşlarındaki nehrin sonunda bir koloni kurduklarını iddia eden bir mesaj alıyorlar telsizden. Doğru mu yanlış mı derken Tom öldükten sonra mecburen kendilerini nehirde ilerler bir vaziyette buluyorlar. Uzun ince bir yol kıvamındaki nehirde geçirdikleri saatlerden sonra varıyorlar mekana. Gerçekten de korunaklı olan bu yerin bir görme engelli okulu olduğu gerçeği izleyicide garip hisler uyandırıyor. Düşününce hiçbir şekilde etkilenmeyecek tek grubun onlar olduğu aşikar.
Ancak film burada bitiyor ve konu havada kalıyor. Dışarıdaki varlığa ne oldu? Buraya ulaşanlar sonsuza kadar mutlu mu yaşıyor? Burası dışında insanlık tamamen yok mu oldu? Tamamen muamma.
Sonuca gelecek olursak ''Bugün güzel bir film izlemek istiyorum'' derseniz başka filmler önerebilirim ancak ''yorgunum ve uyuyana kadar beni idare edecek bir şeyler arıyorum'' diyorsanız bu film tam size göre.
Başka bir incelemede görüşmek üzere
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder