İstanbul da gerçekleşen cinayetler örgüsü. Yedi kurban, yedi
hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli
tarihi… Ahmet Ümit’in nirvanası dediğim ve aynı zamanda en sevdiğim romanıdır. Ahmet
Ümit okuyanlar bilir okumayanlar ise illaki bu ismi duymuşlardır. Bütün
kitaplarında olduğu gibi yine çok güzel bir şekilde kurgulanmış insanda merak
hissini zirvelere çıkarırken polisiye heyecanının gölgesinde kalmadan çok
dengeli harmanlanmış dopdolu bir tarih dersi vermesi bu eseri okurlara daha
çok bağlıyor .Her sayfasında daha farklı fikirlere daha farklı dünyalara
götürüyor. Farklı tahminlerde bulunurken elbette doğru tahminleri yapmak oldukça
zor fakat imkansız değil. Baş kahramanımız her zaman olduğu gibi Komiser Nevzat. Katillerin
bulunma sürüce boyunca olayları ve karakterleri çok iyi analiz etmeye
çalıştım. Ama gerçekten hiç beklenilmeyen bir sonuçla karşılaştım. Bu kitapta asıl
hoşuma giden tarafı ise İstanbul’un yüzyıllardır süre gelen tarihine ışık
tutarken okuyuculara nefes kesen bir hikaye eşliğinde İstanbul hakkında
efsanevi bilgiler sunması oldu. İstanbul hakkında tarihin bilgimin %50’sini bu
kitaptan aldığımı düşünüyorum. Biraz eleştirim olacak olursa. Edebi açıdan bence
biraz yetersiz gelebilir ama bu kitabın imajına gölge düşürebileceğini
sanmıyorum. Son paragraftan alıntıyla nâcizane yorumlarıma son vermek istiyorum:
"İstanbul'a bakıyorduk
denizden. Ölülerimizin yüzlerine bakıyorduk... Onların gözlerindeki kendi
kederimize. Çaresizliğimize bakıyorduk, avuçlarımızda büyüyen zavallılığa,
kanımızda filizlenen korkaklığa... Elimizden alman hayata bakıyorduk... Güneşli
günlerimize, umut dolu sabahlara, eğlenceli bahar akşamlarına... Sönen
anılarımıza bakıyorduk, ölen hayallerimize, yıkılan düşlerimize... Sönen
anılarımızı, ölen hayallerimizi, yıkılan düşlerimizi yüklenip yorgun bir şilep
gibi bizden uzaklaşan şehrimize... Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize
bakıyorduk..."
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı : 690
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder