“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.” İlk
okuduğum Livaneli kitabıdır. Herkesin bu kitabı övmesine karşılık benim
bekletilerimi karşılayamadı. Öncelikle kitabın konusu çok sığ bir olay örgüsünde geçmesi bu kitabı
okurken o kafanızda canlanan senaryoların çok sınırlı olması sizi kitaba
küstürüyor. Bu benim nacizane fikrim ve bunu çok severek okuduğum ve artık
vazgeçilmezim olan Ahmet Ümit kitaplarına bağlıyorum. Fazla sayıda tekrarlanan
paragraf ve cümlelerde kitabın içinde oldukça var. Fakat kitabın bazı
kısımlarında güzel tespitler vardı. Örneğin ”Hani insan her şeyi unutarak yaşayabilirdi fakat her şeyi
hatırlayarak yaşamazdı.” cümlesi gibi bir çok güzel cümle vardı .
Her şey cinayet sonrası gazeteci kızın cinayetle ilgili
haber toplamak için kahramanımız Ahmet’in evine gelmesiyle başlıyor. Cinayet
çözümlenene kadar geçen olaylar hızlı bir biçimde gelişiyor. Ve çok değişik ve
güzel bir şey yaparak Zülfü Livaneli kitabın sonunda katilin kim olduğu
bilebilmeniz için çok yaratıcı bir bulmaca ile sizlere veda ediyor.
“Dışarıdaki hayat durmuştu. Saatlerdir Kerberos’un da sesi
duyulmuyordu. Ahtapotlar, midyeler, b alıklar, koskoca Karadeniz susmuştu. Ne bir
otomobil ne de bir sokak kedisi geçiyordu, minareler susmuştu. Mezarda yatan Arzu
,kahvedeki Hatice Hanım’ın kocası, kasabaya uzanan yol susmuştu. Bütün dünya
kardeşimin hikayesini dinliyordu.”
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı : 330
Sayfa Sayısı : 330
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder